Sokak köpekleri sorununa ölümsüz çözüm
Avrupa’da evinde köpek besleyenlerin oranının en düşük olduğu ülke Türkiye.
Polonya ve Romanya’da her 100 evden 42’sinde köpek beslenirken Türkiye’de bu oran her 100 evde sadece 5.
Bu oran, İtalya’da 25, İspanya’da 26, Portekiz’de 38, Almanya’da 21, İngiltere’de 23, Fransa’da 20, Macaristan’da 34.
Türkiye’deki oran hem düşük hem de sorunlu.
Evinde köpek beslemeyi tercih edenler genellikle “cins” dediğimiz köpekleri besliyorlar.
Lüks araba, pahalı çanta, marka ayakkabıda olduğu gibi, köpek ırkları üzerinden de bir saygınlık, bir asalet arayışı var maalesef.
Hayvan sevgisi ile evde beslediğin köpeğin cinsi üzerinden statü kazanma çabası aynı şey değil.
★ ★ ★
Türkiye’deki tüm tartışmalarda olduğu gibi sokak köpeklerine dair tartışmada da ikiye bölündük.
Bir yanda sokak köpeklerinin saldırılarından örneklerle insan yaşamını savunanlar, diğer yanda hayvanların yaşam hakkını savunanlar.
İnsan ya da hayvan fark etmez, yaşam hakkı karşı tarafın ölümüne onay üzerinden tartışılamaz, tartışılmamalı.
İlk uzlaşma noktamız burası olmalı.
Ardından seçeneklerimizin öldürmek ya da durumu olduğu gibi bırakmak olmadığını fark etmemiz lazım.
Mesela Romanya’daki sokak köpekleri, başta Almanya olmak üzere çeşitli AB üyesi ülke vatandaşları tarafından sahiplenilir.
Sahiplenilen sokak hayvanları özel pet araçları tarafından Avrupa’ya taşınır.
Yunanistan’da sokak hayvanları özel ve kafeslerden oluşmayan barınaklara alınır, veteriner adayları bu hayvanların bakımlarını sağlar, her barınak, AB vatandaşlarından fon toplama hakkına sahiptir ve internet dünyasında bu çabanın duyurulduğu onlarca sayfa vardır.
Yani ölüm ya da durumu olduğu gibi bırakma noktasında başka seçenek yok diyemeyiz.
★ ★ ★
Gelelim bir miktar İtalya’dan esinlendiğim çözüm önerime:
İtalya’da yaklaşık 350 bin sokak köpeği var ama barınak kurarak sokak köpeklerinin bakımını üstlenen şirketlere vergi indirimleri sağlanıyor.
Türkiye’de sokaklarda yaşayan köpek sayısı yaklaşık 4 milyon, bir yılda maksimum 350 bin köpek kısırlaştırılıyor.
Bu işi hem alan hem de barınaklardaki fiziki şartlardan büyükşehirlerin sınırları içerisinde çözmek zor.
Vergi avantajı sağlayarak, Milli Emlak ve Orman Bakanlığı’nın büyük şirketlere 19 yıllığına arazi tahsis etmesi, bu arazilerde, veterinerden, bakıcıya kadar sokak köpeklerinin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak sistemin kurulması ve kurulan sistemin hayvan haklarını savunan sivil toplum örgütlerince denetlenmesi bir çare olabilir.
Rutin denetimler dışında bu yerlerin güvenlik kameralarıyla online vatandaş denetimine açık olması da sağlanabilir. Denetim, kötü bakımı engeller, barınağa taşınan her köpek, çip takılarak takip edilir.
Oluşturulacak bu bakım alanlarına dileyen toplu mama bağışında da bulunabilir.
Zor ama toplu uyutmadan da sokakta rahat gezememekten de daha insani bir çözüm gibi duruyor.
★ ★ ★
Tartışmanın bir tarafının rahatsızlığı sokak köpeklerinin sayısı olsa kısırlaştırmayı tek seçenek olarak masada tutabiliriz.
Fakat, şikayet, sokak köpeklerinin yer yer ölümle sonuçlanan saldırıları.
Her saldırı elbette ölümle bitmiyor ama çocuk parkında sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan bir çocuğun bir daha parka gitmek istememesi ya da sokağa çıkmaktan korkması da ciddi bir sorun.
Tüm sokak köpekleri bugün kısırlaştırılmış olsa bile sorunun çözümü ortalama 10 yılı bulacak.
Sokak köpeklerinin yaşam hakkını savunan bir taraf önce bu gerçeği kabul etmeli, buna karşın sokakların köpeklerden temizlenmesini isteyenler de tek yolun sokak köpeklerini öldürmek olmayacağını anlamalı.
★ ★ ★
Türkiye’de başta siyaset ve futbol olmak üzere toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren her olayı ikiye bölünerek tartışıyoruz.
Tartışmalarda da tek amacımız karşı tarafa her dediğimizi kabul ettirmek oluyor.
Uzlaşı kültürü bu değil oysa, uzlaşmak için karşı tarafı dinlemek, anlamaya çalışmak sonra da herkesi memnun edecek seçenekleri düşünmek gerekir.
Elbette devletin vergi gelirine ihtiyacı var ama bu seçenek de üzerinde düşünmeye değer bir seçenek.